alttaki fotografi herzaman yurudugum yoldan gecmeyip,
bir ara sokaga saparak kesfettim..
hic beklentisiz yada tahminsiz girdigimiz sokaklar bize ne kadar sasirtici guzel ve unutulmaz goruntuler sunuyorlar..
ayni seyi hayat icin de yapabilsek diye dusunuyorum,,,
hayat hic beklentisiz oldugumuzda kendine daha bir alan yaratabiliyor sanki..
bize hunerlerini gosterebilmek icin daha bir suprizli olabiliyor..

ayni bu sokaktaki guzellik,yalinlik ve ozgunluk gibi..kendisi olabiliyor hayat..
bir yakasini birakmayi basarabilsek daha neler yasatacak bize:))kimbilir...

secil-the animal lover:)



TRIVANDRUM



TRIVANDRUM 2

bu yazinin edit'lenmis hali food&travel 2008 kasim sayisinda yayinlanmistir:))

Hindistan onca sefaletin içinde kendini bile şaşırtır derecede ihtişamlı,lüks,modern yüzlerce otele sahip bir ülke…

Ben de bunlardan birkaçında kalma fırsatına sahip oldum..
Aklıma ve gönlüme en çok yer edenler arasında Trivandrum da bulunan Leela Kempinsky otel oldu.

Otele varırken sizi içine alan doğa,yol boyunca güleryüzlü ve ilgiyle bakan Kerala halkı, ardından yüksek tavanlı,ferah lobisi ve çeşit çeşit Hint figürleri ile hemen sizi havaya sokan, yere kadar camlarıyla hemen kendini sevdiren otelde giriş işlemlerini çabucak bitirip odaya hızla yerleşerek bikinimi ve en rahatından bir elbiseyi üzerime geçirip oteli keşfetmeye çıkmak için sabırsızlandım..

Yarım saat sonra Hint Okyanusuyla bütünleşir gibi duran havuzun kenarında hayranlıkla oturuyordum..

Saatlerle yarıştığım için az zamanda çok işler başarmalıydım…

Odadan çıkmadan çoktan akşamüzeri 6 da yaptıracağım masajın randevusunu almıştım.

O saate kadar Hint Okyanusu benimdi..
Havuza girmek altımda uzana Hint Okyanusuna ayıp etmek olurdu…

Kendimi onun kucaklayan sularına bıraktım..
O gün şansıma dalga yoktu ve su ne sıcak ne soğuktu..
Tam kıvamında benimle bir hareket ediyordu..

Ürpertmeden,ürkütmeden..

Hintli adamlar,kadınlar ve çocuklar bembeyaz tenimden ötürü ilgi ve merakla bana bakıyordu ve hepsi bembeyaz gülümsüyordu..sonra bir kısmı uzun bir ağacın gövdesinden yaptıkları sala doluşup denize açıldılar.

Bu kez arkalarından bakan bendim..

Okyanusun damlaları üzerimde kuruyadursun ben ineğini yıkayan adamın, palmiyelerin,sincapların,şezlonga bir konup bir havalanan kocaman kargaların,kayalıklarda sanki düzenlenen bir ayin sonrası kalan tek şahitlermiş gibi dizili renkli kumaş parçacıklarının fotoğrafını çekmekle uğraşıyordum.

Gün kendi hızında,ne hızlı ne de yavaş,akıp gidiyordu..

Masaj saatimin yaklaşmakta olduğunu gölgelerin uzamasından anladım..

Zamanı güneş göstersin istedim…

Spa bölümüne giden yol bahçelerin içinden geçmekteydi..bahçede ayrı bir binaydı..

Ağacın cilalnmış,zımparalanmış ve masaj odasına yatırılmış gövdesine yorgun bedenimi bıraktım..

Zihin hala küçük oyunlar yapmaktaydı..sonunda o da kendini ağacın ve odanın huzuruna bıraktı..

Masaj sonrası yağlı bedenimi yıkamam için minik şampuanlar avucuma konularak yanları kapalı, üzeri çatısız ve dolayısıyla ağaçları gördüğüm duşa yollandım..

Açık havada kaygılar,sıkıntılar yağla bir olup vücudumdan akıp gittiler sanki..

Akşam güneşi, aklımda seyahat kataloğu fotoğrafı imgesini kuvvetlendirerek rüzgardan eğilmiş, iki uzun palmiye arasında alçalırken günümün nasıl geçtiğini soruyordu.

Makyajsız,uykusuz,uçuş ve masaj sonrası arkamda bıraktığım günün yüzüyle ben de ona gülümsedim..

Otelin sahile inen dar sokağında başında ananas sepetiyle yolu tutturmuş ‘sarili’ kadının adımlarının ardından okyanusun seslerine daldım,
aklımda bir Hindistan güneşi…

20/11/2005
Kulala Lumpur

Ilk once hangimiz bir kene gibi yapisip kani emmeye basladik bilmiyorum…hayat miydi,ben miydim…?
Zaten bir sure sonra kimin baslattiginin hicbir anlami kalmamisti…

Yalnizca,kazananin da kaybedenin de olmadigi bir durumdu bu…birbirimize gozlerimizi devirip yorgun yorgun baktik sadece…

Kirmizi corapli bir cuce gecti hayatin icinden…
Boyuna inat,coraplarinin parlak rengiyle “ben buradayim” diyordu hayata kendince…

19/04/2007
Hindistan-Madras(Chennai)

VOLUME 2

“Tuk tuk”lar Cumhuriyetinde bir gun daha…

Ismi Ingiliz,kendisi Hintli alisveris merkezinde once herkes bana bakiyordu,beyazligimi iyice ortaya cikaran elbisemle kendimi egreti hissederken ben…

Bir sure sonra ayni koridorlardan ve dukkanlarin onunden gecmeye baslayinca sanki biraz kaniksadilar…

Cinsiyet ayrimciliginin bu kadar derin yasandigi bir dunyada “kadin” olarak yasamanin hangi bedelleri odemeyle esdeger oldugunu biliyorum ama ten renginin yarattigi ayrimciligin hala bu kadar yogun yasandigini bilmiyormusum,beyazlar ulkesinde yasayip duruken…

Butun bunlari dusunurken,ne zaman ve nerede takacagimi bilmedigim “bindi”lerimi alnimin ortasindan sallandiriyordum,yogun makyajli belirgin kasli gozlu guzel Hint kadinlarinin yaninda benim pek bir yorgun ve makyajsiz yuzume hic te iyi gitmedigini dusunerek…sanirim satici da benimle ayni seyi dusunuyordu ki en azindan malini satma dusuncesiyle yakistigina dair bir tezahurat bile patlatmadi…buradan Hintliler dogrucudur diyebilir miydik acaba…

Ingilizce isimli alisveris merkezinden otele donme zamani gelmisti..bacaklarim artik beni tasimiyordu cunku…

Otele vardigimda kendimi havuz kenarinda bir sezlonga attim..havlumu,terliklerimi,not defterimi ve kitabimi arkamda birakip,yanimda getirmis oldugum elmadan bir isirik alip
havuza daldim…

Benim havuza girmemi bekleyen kargalar sezlonga koydugum elmami didiklemeye geldiler hizla…

Suya sirtustu uyandim…Hindistan’in korna seslerini suyun uzerinde biraktim…

19/04/2007
Hindistan-Madras(Chennai)

VOLUME 1

“Tuk tuk”lar Cumhuriyetinde bir gun daha…

Sokaga karismasaydim,hayata bulasamayacaktim…hayata bulasmasaydim da kendime ekledigim tum yollar,tum hayatlar bosa cikacakti…hikayeler tamamlanmayacak,havaalani-otel lobisi derken yapay dunyanin camlari ardindan sadece seyirci kalacakti aklim bi goz ucuna takilmis bikac goruntu esliginde…

Gunesin sadece bir kere dogusuyla batisi arasina taniklik ettigim,misafiri oldugum 24 saatlik sehirlerim var…

Uykumdan calip,ruyayla gercek arasi bir halde,hayatin anlarina karisip,gozlerimi ilk,belki de son kez gordugum “yeni sehrin” insanlarina,hayatin carkinin orada nasil dondugune taniklik etmeye ilgi ve merakla acmisken,gozlerini merak ve ilgiyle acan bir ben degildim “kara tenli insanlar ulkesi”nde…

Beyaz tenim ve kisa elbisemle,birkac saat once baska bir ulkeden gelen bir ucaktan degil de,baska bir gezegenin “uzay gemisi”nden yanlislikla inmisim gibi hissettim…

Ilk anlardaki bunca ayriksiliga ragmen kendimi birkac dakika sonra Hintli bir kuaforun koltugunda laflarken buldum…saree’li kadinlar beni o an hayatlarina dahil ettiler…-gibi geldi belki de bana-

Hizla,ne is yaptigimi,dovmemin ne anlama geldigini,orada ne isim oldugunu sordular….bense bir yandan lafliyor ote yandan kadinlarin anacliginin etkisiyle bir anneanne koltugunda oturuyormuscasina huzur gelmis halde hafif hafif,-cevaplari da aksatmadan- gevsemenin tadini cikariyordum…